Kruvaziyer ve deniz turizm sektörü olarak, pandemi süreçinde neler oldu diye düşünürsek, aslında pandemiden önce, 2017 seneside ki gelişmelerden yola çıkarak, pandeminin de başlaması ile, beş senelik bir periyotta neler oldu diye incelemek daha doğru olur. Çünkü 2017 birinci çeyreğinden beri Türkiye karasularına kruvaziyer gemi uğramıyor.
15 Temmuz 2016 kalkışması ile başlayan ve İstanbulda ki bombalı saldırılarla devam eden süreç de, Türkiyede ki limanlarımızda da uygulanan, gemilerin ve liman tesislerinin, sınır tanımayan uluslararası terör olaylarının ciddi bir hedefi haline gelebileceği öngörüsü ile güvenlik tedbirleri uygulaması olan; ISPS kod uyarınca, Türkiyede ki limanlar, güvenlikli liman olarak kabul görmemiştir. OHAL (Olağan Üstü Hal) kapsamında ki bir ülkeye, gemi firmalarının kruvaziyer gemi yanaştırma riskini, gemiyi sigorta eden, sigorta şirketleri karşılamamış ya da çok yüksek ücretler talep etmişlerdir. Bu yüzden, gemi firmaları bu riske girememiş, Türkiyede ki limanları güzergahlarından çıkartmışlardır.
İşte tam bu gelişmeler olurken, İstanbulda ki Karaköy limanı, özelleştirilerek, ihale ile DOĞUŞ Holding e verilmesi sebebiyle, gemi trafiğine kapatılmıştır. İstanbul da, kruvaziyer gemilerin yanaşabileceği, gümrüklü bir alanın kalmaması sebebiyle, Türkiyeye gelebilecek kruvaziyer gemiler için durum daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hal almıştır. 2017 de güvenlik sebebiyle gelmeyen kruvaziyer gemiler, OHAL uygulamasının esnetildiği ve kaldırıldığı; 2018 ve 2019 yıllarında, bu sefer de İstanbul un devre dışı kalmasıyla gelememişlerdir çünkü Ege denizinde üst bantda yer alan İstanbul devreden çıkınca, gemi firmaları da üst band güzergahlarını, kendilerine daha ekonomik gelen diğer güzergahlarla değiştirmişler, bu sebeple de, ne İzmir, ne Kuşadası, ne de Türkiyede ki başka bir liman, gemi firmaları için tercih sebebi olmuştur.
Sizlere 2011-2013 yıllarında, iki bin civarında ki kruvaziyer gemilerle gelen, iki milyonu aşan turist sayılarıyla rekor kıran yıllardan, nasıl sıfır düzeyine inen yıllara geldiğimizi kısaca özetlemeye çalıştım. 2019 yaz sezonunda yavaş yavaş haraketlenen özellikle Kuşadası limanı, 2020 Mart ayında, İstanbul Galata Port liman inşaatının bitirileceği ve devreye gireceği haberleri ile umutlarını arttırmış, 2020 de hem İstanbul, hem de Kuşadası limanları, o eski yıllarda ki gibi, dolu ve bereketli senelerine geri döneceğinin tahminlerini yapmışlardı.
15 Mart 2020 tarihine gelindiğinde, aylar önce televizyon haberlerin de dinlediğimiz ve bizlere çok uzak olarak kabul edip, endişelenmediğimiz Covit19 kısıtlamalarıyla, tüm hayallerimiz ve beklentilerimiz, bir kez daha, alt üst olmuştu. Bu sefer de pandemi yüzünden gemiler gelmeyecekti. Hatta öyle bir süreç başlamıştı ki; kimsenin neyin ne olduğunu kesinlikle bilmediği ve bu pandeminin ne zaman ve nasıl biteceğini kestiremediği bir döneme girilmişti. İşte bu şartlar altında, iki seneye yakın bir dönemde aşının bulunması, uygulanması ve toplumsal bağışıklığın oluşması beklentileriyle, kruvaziyer gemiler Türkiye ye bir kez daha gelemediler çünkü bu sefer krizde olan sadece Türkiye değil, tüm dünya ülkeleriydi.
Bu pandeminin global boyuttaki krizi maalesef, özellikle tüm dünyada ki kruvaziyer gemilerin seferlerini yapmalarını engelleyecek kadar büyüktü. Düşünebiliyor musunuz? Üçbinbeşyüz-dörtbin yolcu kapasiteli küçücük Grand Princess isimli bir kruvaziyer geminin, koskoca Avustralya kıtasını pandemi ile tanıştırması sebep gösterilmişti. Bu da pandeminin yayılmasına neden olması yönüyle, kruvaziyer gemilerin mercek altına alınmasına neden oldu. Son teknolojilerle donatılmasına rağmen, her türlü önlemlerin alınmış olmasına rağmen, bu kadar kalabalık insan topluluklarının, uzun süre, denizin ortasında birlikte yaşamak zorunda olmaları, hastalığın tüm gemiye bulaşma riskinin ne kadar yüksek olduğunun kanıtıydı ve öyle de oldu.
İlk covit19 vakkalarının hep gemiler de görülmeye başlaması ve bu gemilerin yanaştığı limanlara virüsü taşıdığı söylentileri, kruvaziyerlerin, turlarının ortasında, gemide ortaya çıkan vakkalar nedeniyle, herhangi bir limana yanaşma izini verilmeden, denizin ortasında karantinaya alınmalarına sebep oldu. Haftalarca, aylarca gemiden kimsenin inmesine izin verilmedi, yiyecek sıkıntıları baş gösterdi, gemilerin içerisinde tam bir kaos ortamı yaşandı. Tüm bu yaşananlar ve bunların basına yansıması, sektörün bir anda durmasına ve kapanmasına neden oldu. Artık kruvaziyer gemilerle, deniz yolculuğuna kimse çıkmak istemiyordu. Bu sebeple tüm firmalar, bünyelerinde ki gemileri limanlara çekti, personeline izin verdi, tüm turlarını iptal ettiler.
Tabii gemilerin, aylarca limanda bekletilmesinin de bir maliyeti vardı ve bu maliyetler, gemi firmalarının belli bir süre sonra iflas etmelerine sebep olacaktı. ‘’Sıcak bekleme’’ olarak tabir edilen, geminin limanda, personeliyle, tüm sistemleri açık bir şekilde baklemesi, geminin yıpranmaması açısından çok önemliydi ama ne zamana kadar bu sıcak bekleme maliyetlerine firmalar katlanabilirlerdi, çünkü personel, elektrik, yakıt gibi maaliyetler bekleme süresinde devam etmekteydi. ‘’Soğuk bekleme’’ denilen, geminin shut down kararı alınmasıyla, tüm personelinin ücretsiz izine gönderilmesi ve sistemlerini kapatması anlamına gelmekteydi. Bu bekleme şeklinde; işletme maaliyetlerinin düşürülmesine rağmen, gemi denizin üzerinde çürümeye terk edilmesi anlamına gelecekti ve bunun da maaliyeti daha büyüktü. İşte bu şartlar altında gemi firmaları çok zor bir dönem geçireceklerdi.
En büyük gemi firmasının bile bu şartlara en fazla iki sene dayanabileceği tahminleri ile geçen bir yılın neticesinde, aşıların bulunması ve uygulamaya geçirilmesi ile 2021 yaz sezonu başında, tekrar yavaş yavaş deneme turlarına başlayan gemi firmaları için herşey düzelmemişti maalesef. Çünkü bu sefer de salgının kontrol altına alınması amacıyla bir dizi kurallar ve yasaklarla turların düzenlemelerine izin verilmişti ki bu kriterler hükümetler tarafından belirleniyor ve gemi firmaları ancak bu şartlara uymaları halinde müşteri alarak, tur düzenleyebiliyorlardı.
Gemi firmaları kadar, sektörde paydaş işletmeler için de zor bir dönem yaşanmıştı. Son zamanlarda artık kruvaziyer sektöründe bıçak kemiğe dayandı, artık sektörde kıpırdanmalar, bir çözüm arayışı ve infialler başlamıştır. Bu beklenen bir başkaldırıştı, çünkü kruvaziyer ve deniz turizminin lokomotif aktörlerinin başında gemi acentaları gelmektedir. Liman işletmecilerinden, gemi getiren acentalara, gemiden tur çıkartan acentalardan, bilet satan acentalara yani acentalar içerisinde zaten çok büyük bir beklenti söz konusuydu. Bu sessiz beklenti, acentalar da, yerini yavaş yavaş, Türkiye ye neden gemi gelmiyor diye baş kaldırmaya, hesap sormaya kısaca ‘’ne oluyor’’ demeye bıraktı.
Geçen haftalarda,Türkiye de gemi getiren belli başlı gemi acentaları, liman işletmeleri ve kruvaziyer turizm paydaşları, Tursab da bir toplantı yaptı. 2021 Mayıs ayında Türkiye ye kruvaziyer gemi bekleyen bu sektör temsilcileri, en son Temmuz ayında, Kuşadası limanına yanaşması beklenen Regent (S.S.) ın iptal olması ile tam bir hayal kırıklılığına yaşadılar. Ama yine de, bu iptale çok tepki göstermeyen sektör, Eylül-Ekim gibi seferlerin başlayacağına kesin gözüyle bakıyordu. Ama maalesef, AB nin koymuş olduğu kriterler doğrultusunda Yunanistanın uygulamaya koyduğu bir takım kısıtlamalar yüzünden, bu beklentilerde gerçek olmadı.
Yunanistan Türkiyeye kara sularını açmıyordu! Yani Türkiye de bir limana uğrayan herhangi bir kruvaziyer geminin, tekrar Yunan karasularına girip, Yunanistan limanlarının birisine yanaşması durumunda, o gemiye karantina uygulayacağını bildirmişti. Bunu da Avrupa Birliği Salgın Hastalıklar Merkezinin koymuş olduğu kriterlerle destekliyorlardı. Karar Avrupa Birliği, yani Avrupa Salgın Hastalıklar Merkezinin kararıydı ve Yunanistan da bu kararı uyguluyordu.
Halbuki Avrupa Birliği, üye ülkelerinin, pandemide kendi kararlarını alması yönünde serbest bıraktığını söylemişti. Her ülke, kendi kararıyla, hangi aşıyı kabul edip etmediğine karar verebilecek, her ülke, ülkesine kimlerin girip giremeyeceğine kendisi karar verecek ama iş kruvaziyer ve deniz turizmine gelince, ECDC yani Avrupa Birliği Salgın Hastalıklar Merkezi kriterleri dışına çıkılamayacaktı. Bu gemi firmaları ile ortaklaşa alınan bir karardır ve her AB ülkesi bu kararı uygulamak durumundadır.
Şöyle ki; Avrupa Birliğinin CDC si, yani Amerikada ki ‘’salgın Hastalıklar Merkezi’’ karşılığı olan örgüt; geçen Mayıs ayında, Kruvaziyer ve deniz turizmine yasak getirme kararı almıştı. Bu karara gemi firmaları şiddetle karşı çıktılar ve artık yasak istemediklerini, eğer yasak getirilecekse, zararlarının karşılanmaları gerektiğini belirttiler. Bilindiği gibi Yunanistan ve İtalya başta olmak üzere bir çok ülke bu zararları yüzünden, AB den beş er milyar euro para almışlardı. Gemi firmalarının bu talebine karşı çıkıldı ve çok sert tartışmalar oldu. Sonuçta yasağın uygulanmamasına ama Avrupa Birliği CDC sinin, yapılacak turlara bir takım kıstaslar koymasına ve gemi firmalarının bu kararları uygulamasına karar verildi.
Avrupa CDC sinin aldığı kararları hepimiz biliyoruz; Gemilerin kapasitesinin yarısı ile sefere çıkılması, geminin geleceği ülkenin genelinin kırmızı listede bulunmaması, gemiye binecek turistlerin; hangi aşının kabul olup olmadığı ve biontech, phizer aşılarının çift doz yapılarak gemiye binmeleri, gemiye binmeden önce PCR testi, gemilerin uğradıkları limanlarda yapacakları turlarda ‘’güvenli koridor’’ uygulaması, gemilere sadece, kırmızı listede olmayan ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerden indi-bindi yapılması, gemilerin sadece Avrupa Birliği ülkeleri limanlarına gitmasi... vb gibi.
Kısaca; Türkiye ye kruvaziyer gelmemesinin nedeni, Yunanistan ın bize uyguladığı ambargo değil, aslında Avrupa CDC sinin gemi firmaları ile yapmış olduğu anlaşma neticesinde alınan, kurallar zinciridir. Yunanistan bunu kendisine avantaj sağlayacak şekilde uyguluyor mu? Evet uyguluyor. Örneğin; nasıl yatların geliş gidişine izin verebiliyorlar ise, feribotlara da izni verebilir miydi? Evet verebilirdi. Ama vermedi, vermediği gibi gemi firmalarının düzenledikleri güzergahlara müdehale edip, firmaların güzergahlarına Güney Kıbrıs ve Mısır eklettirtmiştir. Mısır ı koymasının tek nedeni de, gemi firmalarının KDV indirimli, düşük fiyattan yakıt alabilmeleri için, AB ülkelerin dışında bir ülkeye uğramak zorunda olmaları uygulamasıdır. Bu bizde ki kabotaj kanununa benzer bir kanundur ve her AB ülkesi bu kanuna uymak durumunda olduğu için de Mısır gibi hem hijyen kuralları açısından hem de terör tehtidi altında ki bir ülkeye gitmeyi, Türkiyeye gelmeye yeğlemişlerdir.
Burada bir parantez daha açarak; yukarıda ki kabotaj konusuyla ilgili bir projemizden bahsetmek istiyorum. İzmir Kruvaziyer ve Deniz Turizm Derneği olarak hazırladığımız bu projeyi Turizm bakanlığına sunmak üzere, İzmir Ticaret Odası Başkanı sayın Mahmut Özgener e teslim ettik.
Kabotaj bir ülkenin kendi karasularında ve kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetlerini kendi kontrolünde bulundurma hakkıdır. Büyük Türkçe Sözlük kabotajın kelime anlamını "Bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi" olarak vermektedir. Kabotaj, bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalıktır. Bu ayrıcalıktan yalnızca yurttaşlarının yararlanması, millî ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağından, devletler yabancı bandıralı gemilere kabotaj yasağı koyma yoluna gitmişlerdir. Bazı uluslararası sözleşmelerde de kabotaj yasağı koyma yetkisine ilişkin hükümler yer alır.
Yukarıda ki kabotaj tanımları 1926 yılında, Osmanlı İmparatorluğuna 1.inci dünya savaşı sonrası konulan kapütilasyonların sonucunda, limanlarımızda yolcu ve yük taşıma işlerinin bütünüyle yabancıların kontrolüne verilmesinin kaldırılması anlamına gelmektedir. Atatürk Cumhuriyetinin başlangıç yıllarından günümüze kadar belirli sektörler de bu uygulama sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları büyük kazanç ve menfaatler sağlamıştır.
Günümüz deniz turizminde de kabotaj kanununları, Türk limanlarında, Türk denizciliğinin koruyucu kalkanı olmaya devam etmektedir. Lakin iki senedir tüm dünya ülkelerini tehtid eden pandemi yüzünden bir çok ülke her konuda olduğu gibi, kruvaziyer ve deniz turizminde de darbe yemiştir. Bir çok kruvaziyer gemi firması gemilerini limanlara çekmek zorunda kalmışlar, personellerini ücretsiz izine göndermek suretiyle beklemeye geçmişlerdir. 2021 yaz sezonu başında aşının bulunması ile sektör biraz olsun nefes almaya başlamıştır.
Nefes almaya başlayan kruvaziyer turizm sektöründe, gemi firmaları, sezon başında Akdeniz çanağında destinasyonlarını yeniden belirlemeye başlamış, Türk limanlarını da bu belirledikleri destinasyonların içerisine dahil etmişlerdir. Mayıs ayı itibari ile, belirlenen destinasyonlara beklenen kruvaziyer gemiler, maalesef yeni varyant virüslerin türemeleriyle bir bir iptal olmuştur. Ama buna rağmen komşumuz Yunanistan kruvaziyer seferlerine devam etmiş, hatta Türkiye yi kırmızı listede olması yüzünden tur destinasyonlarından çıkarttırıp, Türkiye yerine ‘’Güvenli Hat’’ olarak lanse ettiği, Güney Kıbrıs ve Mısır ı turlara eklenmesine ön ayak olmuştur.
Türkiye nin, nüfusuna oranla, aşılamalarda geri kalmasını bahane ederek, diğer ülkelere baskı yaparak, kırmızı listelere ülkemizin ismini eklettirttiği aşikardır. Aslında kırmızı listeler, her ülke de farklı yorumlanmakta ve buna göre kendi ülke vatandaşlarının, bu kırmızı listelerde ki ülkelere gitmesini engellemektedirler. Yunanistan da Türkiye yi kırmızı liste kapsamına almış ve buna istinaden, kendi karasularını transit geçişe kapatmıştır. Bunun sonucun da, Türkiye ye gelmesi beklenen, planlı kruvaziyer gemilerin gelişleri, Yunanistan tarafından engellenmiştir.
Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında maalesef Yunan Deniz Turizmi altın yılını yaşamış, Türkiye ye kruvaziyer gemilerin geçişini engelleyerek, tüm geliri elde etmiş, Türkiye ile paylaşımda bulunmamanın zevkini ve kazancını elde etmenin tadına varmışlardır. Ama maalesef bu rüyadan uyanmaları çok uzun sürmemiş, yeni varyant virüsün türemesi ve bir kaç kruvaziyer gemide, yolcularının aşılı olmasına rağmen, bu yeni varyant virüslerden etkilenmeleri ve hatta hasta olmaları nedeniyle, tüm Akdeniz çanağında ki kruvaziyer gemi turları, gemi firmaları tarafından iptal edilmiştir.
Bu sene tekrar başlaması zor görünen ama 2022 de tekrar aşılamaların hız kazanmasıyla, başlaması muhtemel kruvaziyer gemi turları için artık önlemler almamız şart olmuştur. Özellikle Yunanistanın bize oynayacağı oyunları artık önceden biliyor ve bekliyoruz. Bu oyunlara tekrar gelmemek için Türkiye Kruvaziyer ve Deniz Turizmi olarak bazı önlemler almamız kaçınılmazdır. İşte tüm bu gelişmelerin neticesinde, İzmir Kruvaziyer ve Deniz Turizm Derneği olarak bir proje üzerinde çalışılmış, bu projenin uygulamasında bazı zorlukların aşılması hususunda, ilgili makam ve mercilerin ilgilerine, bu proje geliştirilmiştir;
Geçen ay içerisinde, Anex tur olarak bilinen bir acentenin, ülkemiz sınırları içerisinde bir kruvaziyer gemi ile Rus müşterilerine tur yapma girişimi olduğunu öğrenince henem aklımıza şu soru geldi; Hangi gemi ve tur programı ne olacaktı?
Anex tur seyehat acentesinin hazırlamış olduğu program şöyle idi; 800 kişi kapasiteli, Saphire isimli yabancı bandıralı bir kruvaziyer yolcu gemisi, Rusyanın Soçi limanından aldığı Rus turistler ile haraket edecek, İstanbul, Kuşadası; Bodrum limanlarına uğrayacak ve son olarak Marmaris limanına inecek, tur sonunda, mevcut gemide ki müşterisini indirecek, burada Anex turun Türkiye de bulunan Rus turistleri alacak,tekrar Bodrum, Kuşadası, İstanbul, Soçi yapacaktı. Yabancı bandıralı olan Saphire yolcu gemisi, Soçi limanından ülke sınırlarına girip, kabotaj sınırlarında belirli bir süre içerisinde Türkiye de kaldığı için ve ilk limanı Soçi olduğu için, Türkiye kara sularında bu turu yapma imkanı olmuştur.
Bu tur düşüncesi maalesef Anex turun, sekiz yüz kişilik Rus müşteri bulamamasından dolayı iptal olmuştu. Anex turun düzenlediği bu tur programı düşüncesinden yola çıkarak, EĞER TÜRKİYEDE DE TÜRK YOLCU ALABİLSEYDİ, BU TURU YAPABİLECEKTİ tezi ile, şu an da yazıya dökülen bu proje oluşturulmuştur. Türkiye sınırları içerisin de, yabancı ya da Türk firmalarının, yabancı bandralı kruvaziyer yolcu gemilerini getirerek, bir limanı home port (indi-bindi limanına dönüştürerek), hem yurt dışından hem de Türk yolcular ile beraber, sadece Türk limanlarına uğramak sureti ile yabancı bandralı kruvaziyer gemileri olan yabancı kruvaziyer firmalarını Türkiye ye davet etmek fikri projemizin temel noktası olacaktır.
Yurt dışı kökenli kruvaziyer gemi firmalarının, Yabancı bandralı gemilerle, hiç yurt dışına çıkmaksızın, sadece Türk limanlarını ziyaret ederek gerçekleştirecekleri tur programına; yurt dışında uçaklarla gelecek yabancı yolcuların dışında, Türkiyeden de yolcu almasına olanak sağlamak, geminin dolmasına yardımcı olacaktır. Bu durumda da yeterli yolcu bulabilen gemi firmaları bu turları gerçekleştirebileceklerdir. Bu durumda da Yunan kara sularından gemi beklentimiz sona erecektir.
Yunanistan ın kendi karasuları içerisinde yapabildiği bu tur programlarını, biz Türkiye olarak yapabilmemizin önünde tek engel kapotaj kanunudur. Eğer kabotaj kanunu, tekrar bir düzenlemeye alınır, pandemi süresince esnekleştirilip, yabancı firmaların, herhangi bir yabancı limana uğramaksızın, , Türkiye sınırları içerisinde tur yapmalarına imkan sağlanabilinirse ya da Yunanistan limanlarına uğramadan bir güzergah hazırlattırtabilinirse; 15 Temmuz hain kalkışmasından beri, beklemede olan, beş senedir gemi bekleyen, tüm turizm paydaşlarının yaralanacağı bir iş imkanı yaratılmış olacaktır.
Bu proje; tüm liman işletmelerine de bir can suyu olacaktır. Limanların da, kabotaj kanununu, pandemi süresi içerisinde esnetilmesi ile nefes alması sağlanacak, Yunanistanın, transit geçişlere izin vermemesi ile duran kruvaziyer ve deniz turizmi ülkemizde artık Yunanistanın oyunları ile engellenmiş olmayacaktır. Eğer Türkiye sınırları içerisinde bu turların kabotaj kanunu yüzündengerçekten yapılması imkansız ise ve yapılacak bir değişiklik yada esnetme söz konusu olamayacak ise, Kuzey Kıbrıs ın bu tur programları içerisine alınmasının önünün açılmasının, yetkili Türk makamlarınca gerçekleştirilmesini talep etmekteyiz.
Turizm Bakanlığı bu konu da bir çalışma yapmasının elzemliği aşikardır. Sektör can çekişmektedir. Beş senedir gemi bekleyen, acentasından, rehberine, taşımacısından, hediyelik eşya satıcısına, restorant işletmelerinden, taksicisine... kısacaiş dalı olarak birbirine bağlı, yüz binlerce insana iş imkanı sağlanması konusunda, bu çalışmaların yapılmasını, sektörün sesi olarak; İzmir Kruvaziyer ve Deniz Turizm Derneği olarak talep etmekdeyiz.
Bu konu üzerinde ki parantemizi bitirerek, konumuza dönersek; geçmişte yaşanan olaylardan bahsettikden sonra, artık günümüze gelirsek;
Avrupa CDC si ile gemi firmaları şimdi Ekim ayının ilk haftası Perşembe günü tekrar biraraya gelecekler çünkü gemi firmaları, önceden kabul ettiği, fakat Avrupa CDC sinin uyguladığı bu kurallardan da rahatsız, çünkü sadece Avrupa Birliği ülkelerden insan alarak, yanlız AB limanlarında bu turları yapmak kazançlı ve rantıbıl değil. Gemi firmaları AB üyesi olmayan İngiltereye de gidip, İngiliz turisti de gemisine almak istiyor, Rusyadan da almak istiyor, Çinden de almak istiyor. Kırmızı liste kavramının esnekleştirilmesini ve sadece AB üyesi ülkelerin limanlarına gitmek istemiyor.
Yanlız bir başka sorun da gemi firmalarının karşısına şu şekilde çıkıyor. Gemi firmaları, tek bir şeyi istiyor; AB CDC sinin kararı olan; gittikleri ülkelerde güvenli koridor denen sistemin devam etmesi yönünde tavır sergiliyorlar çünkü bu iş gemi firmalarına yarıyor. Siz X kruvaziyer gemisine bindiğiniz anda kesinlikle geminin yanaştığı limanlarda, gemi firmasının düzenlediği turlar dışında tur alamıyor, kendi başınıza dolaşamıyorsunuz. İhlal ettiğiniz anda bavullarınız o limanda gemiden indiriliyor. Bu da gemi firmalarının kendi belirlediği güzergahlarda ki alış veriş noktalarında turistin para harcaması anlamına geliyor ki, bu durum gemi firmalarının işine geliyor.
Ama bu sefer de Amerikalı turist bu zorlamayı kabul etmiyor. Özgürlüğünün kısıtlandığını savunarak kesinlikle böyle bir güvenli hat kavramını istemiyor ve reddiyor.Bu güvenli hat uygulamasıyla bile başlaması muhtemel kruvaziyer gemilerinin Türkiye limanlarına, bir an önce yanaşması için yapılan toplantıda; Türkiye ye gemi getiren, gemi firmaları şu taleplerde bulunmuşlardır; Ulaştırma Bakanlığı, Turizm Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının Türkiye ye kruvaziyer gemilerin gelebilmesi için gerekli düzenlemeleri ve uygulamaları 2022 öncesinde yürürlüğe koyması,uygulaması ve kruvaziyer firmalarının Türkiye ye gelmeleri için çalışmaları. Hatta kruvaziyer gemilerinin yanaştığı bölgelerin, şehirlerin, kasabaların mavi listede yer almasının sağlanması.
Kruvaziyer ve deniz turizminin birer paydaşları olarak, Türkiye cumhuriyeti hükümetinin acilen bu konuda çalışmalarını neticelendirip, Türkiye limanlarına beş senedir gelmeyen kruvaziyer gemilerin, tekrar seferlerine başlatılmasını görmek istiyoruz.