Tunç abi ile 1997 senesinden beri tanışırız.
Benim animasyon organizasyon şirketimin olduğu seneler de, Teos Tatil Köyünün işletmeciliğini yapan Soyer ailesi ile tanıştık. Oteli Marmara grubu ile çalıştığı İçin, animasyon ekiplerini Fransa’dan getirmeleri sebebiyle, hiç beraber çalışma fırsatımız olmadı ama her fırsat da bir araya gelip, animasyon konusunda ve diğer konularda beraber sohbet ederdik. İzmir’de ki avukatlık ofisinde bir araya gelir, fikir alışverişlerinde bulunurduk.
O yıllar, şimdi olduğu gibi genç ve dinamik bir turizmci görüntüsüyle, hep benim için turizm idolüm, bana ve fikirlerime saygı duyan değer veren bir büyüğümdü.
Kendisinin başarılarını hep uzaktan takip etmiş ve kendisiyle hep gurur duymuşumdur. Expo çalışmalarını yakından takip edip, “işte İzmir’in ihtiyacı olan genç ve başarılı bir iş adamı, akademisyen, turizmci” diye kendisiyle hep övünmüşümdür.
Seferihisar belediye başkanlığı sürecince, Slow City çalışmaları ile ödüller kazanması, Seferihisar'ı tüm dünyaya duyurması, doğal tarım ve tohum takası gibi faaliyetleri beni hep sevindirmiş, gururlandırmıştı.
Seferihisar- Karlovasi arası feribot hattı açması, pazar günleri kurdurduğu pazar ile tüm İzmir'in bu kasabasına yoğun ilgi duyulması ve akına uğratması… çok ama çok başarılı hamlelerdi ve hep kendisini gururla izlememe vesile olmuştu.
Nasıl olmasın o benim tavla oynadığım, sohbet ettiğim Tunç abimdi!
Uzun süre karşılaşmamıştık, taa ki, Kıbrıs’ta ki feribot firmasının bana feribotlarını Ege hatlarında kullanma isteklerini belirtmeleri ve benden bunun İçin bir fizibilite raporu talep etmelerine kadar. Bir Endüstri Mühendisi olarak ve bitirme tezimi de olurluluk raporları üzerine yapmış olmam, bu görevi yerine getirmem konusunda yeterliydi ve almış olduğum eğitim neticesinde çalışmalarıma başlamıştım.
Kuşadası-Samos - Seferihisar-Karlavosi - Çeşme-Sakız ve İzmir-Midilli arasında ki feribot hatlarını incelemeye başladım. Her destinasyonda ki yetkili kişilerle görüşüp fikirlerini öğrendim. İzmir de eski Yunanistan başkonsolosu Despina hanım ile İzmir-Selanik hattını bile etüd edip raporuma ek olarak işledim. Raporum bu yatırımın o yıllarda olumlu olmaması yönündeydi ama Tunç abi ile yaptığım görüşme beni tam bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
Bu kapsamda Seferihisar-Karlovasi hattında çalışan, operasyonunu Izmir’li bir acentamızın yaptığı, mevcut feribot dışında, ikinci bir feribot koyma fikrini konuşmak üzere, o zamanlar Seferihisar Belediye Başkanı olan Tunç abiyi de ziyaret ettim.
Yaklaşık 45 dakika kendisiyle görüştüm. Bu görüşmenin ses kaydını, kendisinden izin alarak kaydettim.
İlk olarak idolüm Tunç Soyer’in tahtı o görüşmede sarsılmıştı. Kendisi bir belediye başkanı gibi değil de, ortak olduğu bir feribot acentasını korur gibiydi, o yıllar feribot işletmeciliği yapan Sena Turizmi korumuş, bana ikinci bir feribot açtırtmayacağını, bunun o acentaya etik olmadığını, rekabete izin vermeyeceğini ve desteklemediğini söylemişti.
Bu açıkça bana bir tokat gibi gelmiş ve beni üzümüş hem de Tunç abiye olan inancımı sarsmıştı. Tunç abi resmen bana bir belediye başkanının söylememesi gereken şeyleri söylemişti ve açıkça kendisinin bu acenta ile olan ilişkileri konusunda soru işaretlerine sebep olmuştu.
Sonra Kıbrıs da, benim yazdığım rapor sayesinde, bu projesinden vazgeçmiş, konu uzamadan kapanmıştı ama benim için hep o ben de kayıtlı olan konuşma, aklımda takılı kalmıştı.
Daha sonra Tunç Soyer’in, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı açıklanınca, kendisini arayıp kutlamış ve tüm desteğimi vereceğimi belirtmiştim.
Bu süreçte arabamı kampanyasına bağışlayacağımı ve bizzat kampanyasında çalışacağımı belirtmiş olsam da, ekibine başvuruda bulunmuş olsam da, kimse tarafından aranmamış, kaale alınmamıştım.
Tabii CHP nin, ceketini bile asacağı bir bölgede ki adayının, çok fazla seçim çalışmaları yapmaması normal diye düşünmüş, aranmamamı sorun etmemiştim. Hatta seçildiği ilk günler, gastronomi derneği başkanı Gürkan Boztepe ile kendisini ziyaret etme ve tebrik etme randevumuza cevap alamamamı bile sorun etmemiş, hayal kırıklığı olmasına rağmen başkanımıza verdiğim destek hala geçerli ve bakiydi.
Seçilmesini takip eden yaz döneminde, Haziran ayında Kuşadasın’da MED Cruise un toplantısının yapılacağını duymam ile kendisini cep telefonundan ilk defa aramıştım. Kendisine; “bu toplantıya muhakkak katılmanız gerekli, lütfen Efes Örenyeri de yapılacak Gala yemeğine gelin, diğer liman şehirleri yetkilileri ve Cruise firmaları yetkilileri ile tanışın” dedim. İlk defa Tunç abimden bu denli sinirli ve soğuk bir yanıt aldım. “Korhan şu an da daha öncelikli işlerim var ayrıca davet edilmediğim yere gitmem” dedi bana.
Bir başkanın, “şu an da daha önemli işlerim var demesi, inanılır gibi değildi.
Bir Başkan için her konu İzmir için ise öncelikli ve ertelenebilir bir konu olmamalıdır diye düşündüm. Halbuki ev sahipliğini Selçuk belediyesinin yaptığı ve Mehmet Kutman’ın sahibi olan Ege Ports un organizasyonu üstlendiği bu yemekli galaya çok rahat ve büyük bir onur ve sevinçle gelir, karşılık görürdü diye düşünmüştüm. Gelmedi, İzmir in bir liman şehri olması, seçim vaadlerinin en başındaydı ve bu fırsatı tepmesi inanılır gibi değildi. Çok bozuldum, üzüldüm ama yine de başkanıma desteğimde değişen birşey olmadı.
2019 başında Tursab Ege BTK ile beraber İzmir de Kruvaziyer turizmin atağa geçmesi konusunda fikir birliğine varmıştık. Ticaret odası turizm komisyonu başkanı, eski dostum Oğuz Özkardeşin’de destekleri ile Kruvaziyer Platformunu toplamaya karar verdik. Valilikten, Turizm İl Müdürlüğünden, Deniz Ticaret odasından… üst düzey katılımların olduğu bu toplantılara da gelmedi.
Benim de içerisinde olduğumu bildiği bu platforma katılmaması, İzmir Kruvaziyer ve Deniz Turizmine ne derece önem verdiği konusunda soru işaretleri bıraktı bende. Toplantıya katılan abisi Onur Soyer ve İzmir Vakfı başkanı Güven bey. Projelerimize yakınlık göstermemişti.
Bu platformların devam etmemesi yönünde görüş bildirmişler, “Biz belediye olarak büyük bir çalışma yapacağız ve en yakın zamanda sizleri toplayıp çalışmalarımızı açıklayacağız” demişlerdi.
Biz israrla İzmir’e Kruvaziyer gelmesi için ilk önce İzmir şehrinin bir hikayesi olması gerektiğini, İzmir in yurt dışında yeterince tanıtılması gerektiğini, bir İnstegram sayfası bile olmayan İzmir için, yeni destinasyonlar kazandırılması İçin çalışılması gerekliliğini belirtmiş, Bunun için de; bu işi bilen, Kuşadası’nda bu işin içinde yetişmiş bizleri kullanması gerektiğini belirtmiş, bir komisyon kurularak çalışılması İçin israr etmiştim. Ama nedense bu kadar iyi niyetli ve güzel bir teklif kabul görmemişti. Buna rağmen başkanımızın hep yanındaydım.
Taa ki; Tunç Soyer’in, İzmir Ticaret odasından Oğuz Özkardeş de yanına alıp, Milano’ya gidişine kadar. Milano’ya hiç bir hazırlık yapmadan, hiç bir teklif dosyası hazırlamadan, bu işi bilenlere hiç ama hiç danışıp, görüş almadan, Costa firmasının üçüncü derece müdürlerinden randevu alıp gitmesine ve ardından Milano havaalanından o meşhur tweetini atana kadar.
İşte o an beynimden vurulmuşa döndüm, hiç bir alt yapı çalışması yapmadan, alelacele Milano’ya gitmenin anlamı neydi? Hele ki o tweet in mesajı kimeydi?
“İzmir halkına bir seçim vaadini gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Izmir’e rutin Kruvaziyer seferleri başlıyor…” Tunç Başkan neyin peşindeydi? Kime ne şovu yapıyordu? İzmir’e şov yapma adına doğruları söylemiyordu. Costa nın o dönem de, rutin seferlere başlaması mümkün değildi. 2022 de gelecek olan iki gemisi de, dünya turundan dönen, İzmir limanına geleceğini aylar önce bildirmiş gemileriydi.
Yani ne rutin seferler başlamıştı ne de Costa firması ikna edilmişti. Başkanın bu hamlesi tamamen İzmir halkına, “ işte başkanınız iş yapıyor ve herşeyi hallediyor” imajı tazeleme operasyonuydu.
Bu yaptığı ile tüm İzmir, artık gemiler gelecek, sorunlar çözüldü olarak düşünecekti ama doğru değildi. Pandemi olmasaydı, Başkan o tweetinin açıklamasını yapamazdı ve kötü duruma düşerdi.
İşte o an dostluk bitmişti ve hiç tereddüt etmeden bir yazı yazdım ve tüm turizm platformlarında paylaştım.
Daha bir saat geçmeden Milano havaalanından Oğuz Özkardeş beni aradı.
Belediye yetkilileri Tunç Soyer’i aramışlar ve yazdığım yazıyı bildirmişler kendisine. O da kendi aramak yerine Oğuz a söylemiş ve beni arayarak zehir zemberek sözler söylemişlerdi.
İşte dostluğumuzun bittiği andı bu telefon konuşması.
Ve daha sonra 2020 de artık kendisini aramıyordum ama yaptıklarını da eleştiriyordum ve sanırım kendisi de benim bu yazılarımı okuyordu. Pandemi başlamadan önce 2020 başında Liman-Alsancak, Midilli feribot ihalesini açacağını basın aracılığı ile öğrendim. İzmir Alsancak Limanı içerisinde acentam olması sebebiyle bu ihaleye katılmak İçin İzdeniz e ihaleye katılacağımı bildirdim ve teklif dosyamı aldım.
Bir Tunç Soyer haksızlığı daha karşıma çıktı. İhale şartları adrese teslim bir şekilde hazırlanmış, Seferihisar da beraber çalıştığı feribot acentasına hizmet eder nitelikteydi.
İhalenin olmazsa olmaz şartı; ”Midilli de bir partner Yunanlı seyahat acentası ile çalışmaktı” ama aylardan Mart dı ve pandemi önlemleri kapsamında Yunanistan turist ziyaretini yasaklamış, kesinlikle Midilli’ye gitme imkanımız ve bir partner acenta anlaşması yapmamızın önü kapanmıştı.
Bunu İzdeniz yöneticilerinden Aydost beye ilettiğimiz de, “ bu ihalenin açılmasını Tunç başkanın bizzat istediğini ve ihalenin belirttiğim yanlışlıklarının ve eksikliklerini bildiklerini ama Tunç başkanın isteğini geri çevirmemek adına bu ihalenin açılacağını” söyledi.
İhale açıldı ve bilin bakalım kim kazandı ?
Evet Seferihisarda beraber çalıştığı Sena Tur kazandı. Hem de akıl almaz bir fiyat teklifiyle. Bu işi Sena turizmin 600 bin TL fiyat teklifi ile kazandığı ve o fiyata kesinlikle yapamayacağı belli ilken, alelacele bu ihale sadece iki firmanın katılımı ile gerçekleşmişti. İkinci firma ihaleye 1.000.000 TL bedel ile girmişti ve bu fiyatın altına bu işten zarar edileceğini bildiklerini, firma yetkilileri bizlerle paylaşmış, “ bu ihalenin bu şartlarda, bu fiyata verilmesinin delilik olduğunu” açıklamışlardı.
Ben de tüm bu gelişmeler üzerine CİMER e bir ihbar ve şikayet dilekçesi yazdım. İhalenin incelenmesini istedim. Bu şikayetin üzerinden bir iki ay sonra ihalenin iptal edildiği açıklandı ve neden iptal edildiği başvurulu dilekçemize rağmen açıklanmadı.
Bu sene tekrar gündeme gelen Midilli feribot hattı 17 Haziranda tekrar gündeme geliyor ve başlıyor.
Lakin bu sefer İzdeniz üzerinden biletlerinin satılacağı ve Liman operasyonlarının yapılacağı açıklandı. İlk seferinde bir seyahat acentası ile operasyonu yapma fikrinde olan İBŞB bu sefer neden ihale açmadı?
Ege'de ve İzmir'de bu kadar acenta varken ve bu işi Tursab belgeli bir acentanın yapması gerekirken, Tunç Soyer in bu 180 derece dönerek İzdeniz'e acentacılık yaptırtması, şimdi ikinci bir şikayet konusudur.
En son Tunç Soyer’in, benim acentamın da İzmir limanı içerisinde olmasını bilmesine rağmen, tüm İzmir ile rekabet içerisine girerek, benim işlerimi durdurma noktasına getirerek, belediyenin otobüsleriyle, hakkı olmamasına rağmen şehir turu satırtması ve Tursab, Ege BTK nın uyarılarına rağmen bunu devam ettirmesi, bardağı taşıran son damla oldu.
İleri ki günler de İzmir Büyük Şehir Belediyesinin tur yapma ve 1618 sayılı Tursab kanununa muhalefet ettiği daha başka faaliyetlerini de açıklayacağım. İleri ki günler nelere gebe hep beraber göreceğiz.
(Kişisel ilişki olarak görünse de, İzmir’in turizm geleceğini doğrudan ilgilendiren ve bir belediye başkanının profilini sentez etme açısından önemli olduğu düşünülerek paylaşılmıştır)