İZMİR... Doğup, büyüdüğüm şehir... İlk kurşunun sıkıldığı, düşmanın denize döküldüğü, Mustafa Kemal Atatürk’ün değerli annesini bizlere emanet ettiği, güzel insanların yaşadığı Ege’nin incisi reformist, entellektüel, sanatkar, hümanist, demokrat, Atatürk ilke ve reformlarınına sonuna kadar bağlı, her dinden insanın beraber yaşadığı eskilerin deyimiyle Küçük Paristir İzmir…
1981 yılında daha yirmi yaşında gazeteciliğe başladığım canım İzmir, köklü gazetelerin şehridir aslında... Hasan Tahsin'in işgalin ilk saatlerinde İzmir’e giren Yunan askerinin bayraktarına ilk kurşunu atarak Kurtuluş Savaşı'nın da işaret fişeğinin ateşlediği bu şehir Türk basın tarihine nice önemli kalemler, gazeteciler yetiştirmiştir. Aramızdan göçüp gitmiş değerli meslek büyüklerimi saygı ve rahmetle anıyorum. Bugün hala bu mesleğin bayrağını taşıyan ağabey ve kardeşlerime sağlık diliyor, kaleminiz keskin olsun diyorum.
Günümüzde her türlü zorluğa, olumsuzluğa dayanarak bayrağı yere düşürmeden haber yapan, gazetesini okuruna ulaştıran, basın emekçilerinin mesai yaptığı Demokrat İzmir Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ender Coşkun da benim gazeteciliğe başladığım yıllarda meslek ağabeyim ve haber müdürümdü...
ONDAN çok şey öğrendim. Birçok habere beraber gittik. Tam bir haber kurdu ve acar muhabirdi. Bu ruhu bugün hala yaşıyor. Laf aramızda o yıllardaki gazetecilik lakabı “ "Haber delisi Ender" di… O yıllarda Ender ağabey haberini kovalardı, ben de foto muhabirliğini yapardım. Mehmet Ali Ağca Roma’da Papa Giovanni Paolo II. ye suikast girişiminde bulunduğunda o davaya bakan savcı Carlo Palermo ile dünya basınında ilk röportajı yapan gazeteciydi. Ben de bu anlara göz tanıklıklığı eden ve fotoğraflayarak tarihe not düşen genç bir gazeteciydim.
Sonrasında birçok unutulmaz haberin peşinde koştuk. İçkili pilotları manşete taşıdık. Türk Watergate'ni de Ender abiyle ortaya çıkardık. Ben saçlarımı kazıtarak Almanya’daki Neo Nazi denilen dazlak ırkçıların arasına girerek onların yaşattığı dehşeti, acımasızlığı sayfalara taşıdım. Bu habere, Hamburg’a beni yollayan haber müdürüm Ender Coşkun'du ve ben bu haberden dönene kadar günlerce evine gitmeyip ben dönene kadar gazetede sabahlamıştı. Sonrasında anlamıştım ki bir haber müdürünün ekibini beklemesi, onunla haberi yaşaması ne denli önemliymiş.
Yöneticisinin arkasında olduğunu bilen muhabirin "gazetecinin başaramayacağı, söküp alamayacağı haber yoktur." kavramını orada öğrendim ve meslek hayatım boyunca bu tecrübeleri hiç unutmadım. İyi haberciliğin bir ekip işi olduğuna hep inandım ve inanacağım.
UZUN lafın kısası bugün okumakta olduğunuz bu köklü İzmir gazetesi yoluna her türlü zorluğa rağmen devam ediyor. Genel Yayın Yönetmeni Ender Coşkun ilk günkü heyecanı ile gazetesini ekibiyle birlikte okuyucusuna ulaştırıyor. Manşetleri, özel haberleri, kulis haberleri, son dakikalarıyla, köşe yazarlarıyla ve günümüz teknolojisiyle hala yaşayan bir gazete ve gazetecilik yapabiliyor. Burada çalışan tüm arkadaşlarımı tebrik ediyorum ve daha nice yıllara diyorum…
GEÇMİŞTE Türk Basını'nın gerçek bir efsanesi olan Demokrat İzmir bugün de bir mücadele gazetesi. Yolu belli, çizgisi belli ve hep halktan yana. Demokrat İzmir bugün de yanlışa yanlış, doğruya da doğru diyor ve dik duruyor. Rahmetli Adnan Düvenci'nin, Attila İlhan'ın, Akın Simav'ın ruhları gazetecilik anlayışıyla bütünleşmiş... Demokrat İzmir çok kısa bir süre sonra yalnız İzmir'in değil, tüm Türkiye'nin lider gazetesi olma yolunda ilerliyor. Özellikle İzmir'in böyle bir gazeteye çok ama çok gereksinimi vardı. Emeği geçen tüm çalışanlarını kutluyorum. Ben de zaman zaman yazılarımla bu gazeteye katkı sunmaya gayret edeceğim.
Yaşasın hür, bağımsız basın…
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin de gözlerinden öperim.
Sevgi ve saygılarımla...
Gerçek gazetecilik ve haber anlayışı için Teşekkúrler