22 yıldır zuhur eden sorunlar ve başımıza gelen onca felaketin tek müsebbibi olan AKP, tüm olanlara rağmen her seçimde tekrar seçiliyorsa ve onca yıl sonra Aziz Nesin’in Zübük romanını aratmayacak şekilde hiçbir şey olmamışcasına toplumla alay eden bir tavır içinde hâlâ vaatlerden ve çözümden bahsediyorsa ve tüm bunlara karşın milletin büyük bir kesimi tarafından da anlaşılamaz bir şekilde itibar ve destek görüyorsa artık durum demokratik siyaset ve milli irade kavramının boyutunu aşmış sosyoloji biliminin araştırma konusu haline gelmiştir!
Pekâlâ hal böyleyken milletin vergileriyle ve devletin her türlü imkanıyla yıllarca tahsil ve kariyer yaparak üniversitelerin sosyoloji bölümlerinde akademik kadrolara atanmış ve araştırma yaptığını ifade eden bilim insanları bu konuda bir araya gelmek, çözüm üretmek ve bunu hayata geçirmek için ülkenin elden gitmesini mi bekliyorlar?
Bilim insanının görevi, olanlarla olması gerekenler arasında köprü olmaktır!
Bu sözlerim sadece sosyologlar için değil başta hukuk ve ekonomi olmak üzere diğer alanlarda faaliyet sürdüren tüm bilim insanları için geçerlidir..
Ben de, konusu adli tıp ve adli bilimler olan bir akademisyen olarak elimden geldiğince makaleler yazarak, aktif siyaset yaparak, sahaya inerek ve medyaya çıkarak toplumsal irşâd görevimi yerine getirmeye çalışıyorum..
22 yıldır (istisnalar hariç) bir köşeye sinerek ve üstelik de Atatürkçü geçinerek gelişmelere seyirci kalanlara yazıklar olsun.!
Bizlere yaraşan, “Çocuklarımızın istikbali ve ülkemizin geleceği için korkmadan ve yılmadan şerefli bir şekilde görevimizi yaparak başarılı olmak ve onurlu bir yaşam sürdürmek ya da başaramazsak dahi elimizden geleni yapmış olmanın onuru içinde başı dik ve şerefli bir şekilde ölmektir..”